Çin ekonomisi, son yıllarda dünya genelinde birçok zorlukla karşı karşıya kalmasına rağmen, pandemi sonrası toparlanma ve küresel ticaret dinamiklerindeki değişimlerle dikkat çekici bir büyüme kaydetmeye devam ediyor. Özellikle 2016 yılında Donald Trump'ın Amerikan başkanlığına gelmesiyle başlayan ticaret savaşları, yatırımcılar ve ekonomistler arasında endişe yaratmıştı. Ancak, günümüzde gelen veriler, Çin ekonomisinin Trump yönetimine rağmen nasıl bir büyüme gösterdiğini ortaya koyuyor.
Çin, son yıllarda iç tüketimi artırarak ve dönüşüm stratejilerini devreye sokarak ekonomisini güçlendirmeyi başardı. Asya'nın en büyük ekonomisi, sanayi üretimindeki artışla birlikte, teknoloji ve hizmet sektöründe önemli bir ivme kazandı. 2023 yılı itibarıyla, Çin'in yıllık ekonomik büyüme oranı %5,5 civarında gerçekleşti. Bu büyüme oranı, birçok gelişmiş ülkenin büyüme oranını geride bıraktı ve uluslararası ticaretteki değişimlere rağmen ülkenin güçlü bir pazar olmaya devam edeceğini teyit etti.
Ülkenin büyümesindeki başlıca faktörlerden biri, iç talepteki artıştır. Çin hükümeti, ekonomik uyarı paketi uygulamalarıyla vatandaşların alım gücünü artırdı. Altyapı projeleri, yeşil enerji yatırımları ve dijital ekonomiye yapılan yatırımlar, ülkenin büyüme hızını destekleyen başlıca unsurlar arasında yer aldı. Özellikle çevre dostu teknolojilere yönelik artan yatırımlar, hem iç hem de dış pazarlarda Çin’in rekabetçiliğini artırdı.
2023 yılının ilk yarısında, Çin ekonomisinde görülen olumlu veriler yatırımcılar ve analistler için umut verici oldu. Sanayi üretimi, beklentilerin üzerinde bir artış göstererek %6 oranında bir büyüme gerçekleştirdi. Ticaret dengesi ise, özellikle ABD ile ilişkilere rağmen, ihracatın artması sayesinde olumlu bir seyir izledi. Nitekim, birçok analist, bu durumun Çin’in başta teknolojik ürünler olmak üzere, dünya pazarında tutunma çabalarının bir göstergesi olduğunu belirtiyor.
Her ne kadar ABD ile yaşanan ticaret savaşları, bazı gümrük tarifeleri ve kısıtlamalar getirmiş olsa da, Çin’in üretim odaklı ekonomisi bu baskılara karşı dayanıklılığını korudu. Ayrıca, ABD’nin yüksek teknoloji ürünlerine yönelik uyguladığı kısıtlamalar bile, Çin’in kendi teknoloji devlerinin gelişimine hız kazandırdı. Bu durum, yerli üretim ve AR-GE yatırımlarını teşvik ederek ülkenin küresel pazardaki yerini güçlendirdi.
Trump döneminde uygulanan ekonomik politikaların, dünya genelinde birçok ülkenin ticaretini etkilemesine rağmen, Çin’in sıkı denetimleri ve esnek ekonomik politikaları sayesinde, zorluklar aşılabilmiştir. Tüm bu dinamikler, Çin ekonomisinin yeni nesil iş modellerine yönelmesini ve sürdürülebilir bir büyüme hedeflemesini sağlamaktadır.
Sonuç olarak, Trump dönemine karşın Çin ekonomisinin göstermiş olduğu performans, pek çok ülke için bir ders niteliğindedir. Ekonomik dayanıklılık, esneklik ve hızlı adaptasyon yetenekleri, Çin’in gidişatını belirleyen önemli unsurlardan birkaçı olarak öne çıkmaktadır. Gelecekte Çin ekonomisinin nasıl bir yol haritası çizeceği merakla beklenirken, küresel ekonomideki güç dengeleri de bu gelişmelere paralel olarak yeniden şekillenecektir.