Dünya, iklim değişikliği, siyasi belirsizlik ve ekonomik krizler gibi farklı krizlerle karşı karşıya kalırken, milyarderlerin bu tür olasılıklara karşı nasıl bir önlem aldıkları merak ediliyor. Yatırımcılar, gelecekte güvenli limanlar olacağını düşündükleri ülkelerin arsalarını ve gayrimenkullerini satın almak için büyük meblağlar harcıyor. İşte, dünyanın sonu geldiğinde ayakta kalacağına inanılan 5 ülke ve milyarderlerin neden bu ülkeleri tercih ettiğine dair detaylı bir inceleme.
İsviçre, siyasi istikrarı ve doğal güzellikleri sayesinde dünyanın en güvenli ülkelerinden biri olarak öne çıkıyor. Ülkede yüksek yaşam standardı, etkili sağlık sistemi ve eğitim olanakları bulunuyor. Milyarderler, İsviçre’nin dağlık bölgelerinde, özellikle de Zermatt ve Cenevre gibi turistik yerlerde arsa alarak, hem kaldıkları yerlerin değer kazanacağını öngörüyor hem de doğayla iç içe bir yaşam sunan bu bölgelere yatırım yapıyor. Ayrıca, ülkenin bankacılık sistemi ile gizlilik ve güvenilirlik sağlaması, yatırımcılar için bir diğer önemli etken. Kriz anlarında, güneş ışığının vücuda sağladığı olumlu etkileri kullanmak isteyenler, Alpler’in yüksek dağlarında lüks evler satın alarak, hem ruhsal hem fiziksel sağlamlık arayışına giriyor.
Yeni Zelanda, doğa harikaları ile dolu bir ada ülkesi olarak gelecekteki tehditlerden kaçış noktası olarak tercih edilen diğer bir bölge. Milyarderler, bu ülkenin uzak konumunu ve doğal yaşam zenginliklerini değerlendiriyor. Ülke, yüksek yaşam kalitesi ve düşük nüfus yoğunluğu ile dikkat çekiyor. Hükümetin istikrarlı politikaları, yasaların sağladığı güvence ve doğal afetlere karşı alınan önlemler, yatırımcılar için cazip kılıyor. Özellikle Güney Adası’nın kırsal bölgelerinde alınan araziler, gelecekte “sığınak” işlevi görebilecek yaşam alanları olarak değerlendiriliyor. Milyarderler, Yeni Zelanda’nın temiz havası ve güvenli çevresi ile sağlıklı bir yaşam sürme imkanı bulacaklarına inanıyor.
Kanada, doğal zenginlikleri, geniş toprakları ve göçmen dostu politikaları ile dikkat çekiyor. Birçok milyarder, Kanada’nın çeşitli bölgelerinde, özellikle de British Columbia ve Alberta gibi alanlarda arsa yatırımları yapıyor. Ülke, düşük nüfus yoğunluğu sayesinde geniş yaşam alanları sunarak, doğal kaynakları ve temiz suyu ile sürdürülebilir bir yaşam öneriyor. Ayrıca, sosyo-politik ve ekonomik istikrarı sayesinde gelecekte yaşanabilecek kaos anlarında güvenli bir liman olarak tanımlanıyor. Kanada’nın iklimi de oldukça uygundur. Soğuk iklimin getirdiği zorluklara rağmen, birçok milyarder kış sporlarını ve doğal güzellikleri göz önünde bulundurarak, bu ülkeye yatırım yapmayı tercih ediyor.
Norveç, sadece doğal güzellikleri ile değil, aynı zamanda sosyal refah düzeyi ile de dikkat çekiyor. Milyarderler, Norveç’in sakinliğini, yoğun nüfuslu ülkelere göre daha az tehdit altında kalmasına bağlayarak, bu ülkeye yatırım yapmaya yöneliyor. Ülke, zengin doğal kaynakları ve düşük suç oranları ile yatırımcıların ilgisini çekiyor. Norveç’teki arsa alımları, yatırımcılar için yalnızca bir mülk edinme değil, aynı zamanda kriz anlarında sığınak bulma imkanı sunuyor. Yatırımcılar, Norveç’in temiz doğal yapısında arsa alarak, hem sağlıklı bir hayat sürdürebilecek hem de çevresel sorunlardan uzakta kalacaklarına inanıyor.
Avustralya, doğal güzelliklerinin yanı sıra sunmuş olduğu yaşam kalitesi ve geniş alanları ile de öne çıkıyor. Ülkenin güney yarımkürede yer alması, birçok zengin yatırımcının ilgisini çekiyor. Milyarderler, özellikle Melbourne ve Sydney gibi büyük şehirlerin dışında, daha az insanın bulunduğu, doğal güzelliklerle dolu alanlarda arsa ve mülk satın alıyor. Ülkenin iklimi, tarım ve tarım dışı alanların değerlendirilmesi için oldukça elverişli. Ayrıca, Avustralya, sosyal barış ve siyasi istikrardan dolayı kriz anlarında güvenli bir liman olma potansiyeline sahip. Su kaynaklarının zenginliği ve güneş enerjisinin yoğunluğu, gelecekte daha sürdürülebilir yaşamlar arayan milyarderler için cazip kılıp, bu ülkeye yatırım yapmaya yönlendiriyor.
Milyarderlerin bu ülkelere yönelmeleri, gelecekte ortaya çıkabilecek felakete yönelik stratejilerinin bir parçası olmanın yanı sıra, aynı zamanda bu bölgelerin doğal zenginliklerine ve yaşamsal alanlarına olan güvenlerini de göstermektedir. Dünya üzerinde olası kriz senaryoları gündemdeyken, bu tür güvenli limanlar daha da önem kazanacaktır. Ekonomik, politik ve çevresel sorunların çoğalmasıyla birlikte, yatırımcıların bu stratejileri daha da sürdürmesi bekleniyor. Dolayısıyla, bu ülkeler, gelecekte hayatta kalmanın yanı sıra, sürdürülebilir bir yaşam arayışında olanlar için de ideal noktalar olacak gibi görünüyor.