Son dönemde Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler, bölgedeki siyasi dengeleri hızla değiştirmekte. İsrail'in dış politika hamleleri ve bölgesel iş birlikleri, tarihi Abraham Anlaşmaları çerçevesinde yeni bir ivme kazanıyor. Bu hafta, İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen’in Amerika Birleşik Devletleri’ne gerçekleştireceği ziyareti, bu bağlamda büyük bir önem taşıyor. Cohen, ABD’li yetkililerle bir araya gelerek, Abraham Anlaşmaları'nın genişletilmesi ve güçlendirilmesi yönünde görüşmelerde bulunacak. Bu durum, Ortadoğu'daki barış süreçleri ve güvenlik konuları açısından kritik bir dönüm noktasını işaret ediyor.
Abraham Anlaşmaları, 2020 yılında imzalanmış ve İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri ile Bahreyn arasında barış ilişkileri kurmayı hedefleyen bir dizi diplomatik anlaşmadır. Bu anlaşmalar, İsrail’in Arap ülkeleri ile ilişkilerini normalleştirmesi açısından tarihi bir adım olarak kabul edilir. Anlaşmalar, bölgedeki diğer ülkeleri de etkileyerek daha geniş bir barış sürecinin temelini atan bir yapı oluşturmuştur. 2021'de Sudan ve Maroko’nun da anlaşmalara katılmasıyla, bu sürecin etki alanı genişlemiştir.
Abraham Anlaşmaları’nın önemi yalnızca diplomatik ilişkilerle sınırlı kalmayıp, ekonomik, ticari ve teknolojik iş birliği alanlarında da yeni fırsatlar yaratmaktadır. Bu nedenle, Eli Cohen’in ziyareti, bu anlaşmanın geleceği açısından hayati bir adım olarak görülüyor. ABD'nin bu süreçteki rolü ise tartışmasız büyük. Washington, Orta Doğu'daki istikrarı sağlamak için çalışmakta ve bu anlaşmaların desteklenmesini öncelikli hedef olarak belirlemektedir.
Cohen’in ABD ziyaretinde pek çok konu gündeme gelecek. İlk olarak, İran’ın nükleer programı ve desteklediği grupların bölgedeki faaliyetleri ele alınacak. İsrail, İran’ın nükleer silah geliştirmesi veya bölgedeki diğer ülkelerle olan ilişkileri konusunda ciddi bir tehdit olarak görmekte. İkinci olarak, Filistin meselesi ve iki devletli çözüm üzerinde olacak görüşmelerin şekli de önem taşıyor. Cohen’in, bu konularda ABD yönetiminden daha fazla destek almayı hedeflediği aşikar.
Ayrıca, Cohen'in ekonomik iş birliği potansiyelini keşfetmek istemesi, doğrudan yaşanan krizlerin etkilerini azaltmaya yönelik bir strateji olarak değerlendiriliyor. ABD ile ortak projelerin geliştirilmesi, bölgedeki diğer ülkelerin de dikkatini çekebilir ve bu durum daha fazla ülkenin Abraham Anlaşmaları’na katılmasıyla sonuçlanabilir.
Özetlemek gerekirse, Eli Cohen'in ABD ziyareti, Ortadoğu’da barış ve iş birliği için atılacak adımlar açısından kritik bir fırsat sunmaktadır. Abraham Anlaşmaları, sadece İsrail ve komşu ülkeleri değil, tüm bölgeyi etkileyen bir dinamik yaratmaktadır. Cohen’in bu süreçteki rolü ve elde edeceği sonuçlar, önümüzdeki günlerde Ortadoğu’nun siyasi atmosferini belirleyecektir. Her ne kadar bu ziyaretin sonuçları belirsiz olsa da, global politikaların şekillenmesi açısından dikkatle takip edilmesi gereken bir gelişme olduğu aşikar.